30 Ekim 2010 Cumartesi

Garip bir aydı.


Garip bir ay oldu ekim ayı,benim için. Boşluktan sağa sola savrulmanın dışında bir çok şey gördüm denilebilir açıkcası. Gördüm dediğim şeyler de dolayısıyla bu savrulmanın etkisinde gerçekleşti. Tipik bir boğa burcu insanı olarak, hayatımda yenilikler kolay kolay olmaz benim. Genelde benzer yerlerde yemek yer, benzer insanlarla muhabbet eder, benzer saatlerde uyur uyanırım. Savruk yaşam tarzında böyle olası alışkanlıkların devamı zor oluyor tabi, bu da yeni şeyler,yeni insanlar, yeni olaylar çıkarıyor insanın karşısına.

Hayatta herşeyin bir amaçla karşımıza çıkıtığını düşünen bir insan olarak, boşluğu gerçekten amaç olarak da boş olduğunu düşünürdüm. En başından bu değişti hayatımda. Boş olmak iyi birşeymiş, insanı dürter kendine getirirmiş.

Anladım ki, hayatın kanunu bu. İnsan gençken o kadar koşturur,enerjisini o kadar çok savurur ki boş işlere, yaşlılıkta çıkar acısı. İki merdiven çıkmak eziyet oluverir insana bir zaman geldiğinde. Çok güldük birazdan ağlayacağız mantığı da tamamen aynıdır. Öyle mükemmel bir denge içinde yaşıyoruz ki, sürekli gülüyor olmak bir zaman sonra kabak tadı vermeye başlar. İnsan arada bir normal olmalı, arada bir üzülmeli, arada bir gülmeli eğlenmeli ki, herşey tadında olsun. Her zaman inişler ve çıkışlar olacaktır hayatta.

Bir hikaye yazasım geldi şimdi,

26 Ekim 2010 Salı

Okuma,saçma çünkü!


Öyle bir yazasım varki şu an, sayfalarca saçmalamak istiyorum.Sebep mi? sebep çok basit bomboşum çünkü. Yapacak hiçbir şeyim yok. Gerçekten yok ama. Ne yazdığımı unutana kadar yazmak istiyorum, hatta ne düşündüğümü unutana kadar.

Bir kere öldün ya..


Unutma! Yüreğinde bir ismin imzası var ve sen onu silemezsin. Söküp atamazsın, ne kadar uğraşsan da. Seninle beraber büyür içindeki sızı. İlk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda.

Unutma! Bir kere sevdin mi, uzun uzun yanarsın. Sitemler, öfkeler birikirken içinde, sen azalırsın. Dilinde küfür, elinde kadeh eksik... olmaz Günler böyle geçer; alışırsın.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Master plan


Günümüzde holdingler,şirketler 6 aylık, senelik, 5 senelik planlar yapmakta bildiğiniz gibi. Şirketin büyümesi, olası değişiklikler, hedefler, kotalar liste böyle uzar gider. Hastaneler bile artık randevu sistemiyle çalışmakta. Kurumsaldan bireysele indikçe hayatı planlı yaşamaya alışmış, işinde saat başı görüşmeleri olan insanlar vardır. Yerleşmiş ve başarılı olan sistemler her zaman bir plan dahilinde gerçekleşmekte. Düzen olmassa asla başarı olmaz mantığında ilerliyor insanlar. Tabiki mantıklı olanda budur.

Ancak randevular, sözleşmeler, planlar,hedefler ne kadar tutarlı ve mümkün olabiliyor?
Dün gece yarısından sonra açılan bir tartışmada bunun üzerine yoğunlaştık bizde. Fakat bahsettiğimiz şey kurumsal sistemden öte,

22 Ekim 2010 Cuma

Böyle devam ederse..



Bundan 40 gün önce soğuk aldım,dışarda olduğum bir gece. Sonrasında bir ay boyunca geçmedi hastalığım. Geçtiğimiz hafta tamam gitti bu hastalık, iyiyim demişken;bu sabah uyandığımda burnum tekrar tıkanmıştı. Ne yapacağımı bilemiyorum. Yaşlanıyorum sanırsam gerçekten. Lisede okuduğum zamanlarda grip olduğumda bi kaç günümü alırdı atlatmam. Şimdilerde ise bir ay geçmiş olmasına rağmen tekrar nüksediyor.

Son bi kaç gündür bana bir haller oluyor,anlayamadım gitti. iki gündür iki tane yazı yazmış olmama rağmen hiç birini tamamlayamadım.Tamamlamış gibi olsamda içime sinmedi bir türlü.

Bugün girdiğim dersten  hiçbirşey hatırlamıyorum nerdeyse. Notlarıma baktım sadece başlık atmışım. O kadar.Dersten çıkıp,kampüste sağa sola savrulduktan sonra, eve gitme vaktinin geldiğini hissettiğim an bir otobüs göründü 200metre uzakta.

17 Ekim 2010 Pazar

Senden Ayrıldığımda!

Senden ayrıldığım gün, eve gidip iki limon sıktım ve bir nefeste içtim. 
Aynada gördüğüm yüz, o ekşiliğin etkisinden bir hayli büzüşmüştü
Hatta bir süre normale dönmedi. 
İşte seninleyken halimi betimleyecek tek olay bu.
Zira limon etkisini anlık gösterdi. 
Seninle ben hep böyleydim. 

14 Ekim 2010 Perşembe

Farkında


 Farkında
(MakaradanÖte)

Delik bir şemsiye,
Sağnak bir yağmur dışarıda,
Narin bir genç güvenmiş ona.
Koşturuyor sokakta yukarıdan aşağıya,
Anlıyor ki saçları sırılsıklam bi zaman sonra.
Yeşil bir çöp konteynırı 3 adım uzakta,
Evsiz bir adam ışıklarda,
Yağmur duruyor sanki bir anda
Delikten güneş vuruyor grimsi gözlerine
Evsiz gülümsüyor, dişsiz ve ayyaş.
Işık yeşile dönüyor sonra,
Cebinden bir mendil çıkarıyor,
Çöp konteynırına bir adım atıyor
Yüzünü,alnını kurulayıp bırakıyor çöpe.
Elinde bir şemsiye,sırılsıklam kolları,
Uzanıyor elleri evsize,
Kıymetli geliyor şemsiye
Delikten mutluluk sızıyor bir parça,
Akan bir çatısı oluyor evsizin.

Islak genç kuruyor yavaştan,

12 Ekim 2010 Salı

Çay Demleme Sanatı


(MakaradanÖte)

Başlığı okuyupta hemen söylenmeyin çay demlemenin de sanatı mı olur diye. Elbette bir çay demleme sanatı var, çay hafife alınacak bir şey değildir hiçbir zaman ve özel yöntemlerle önümüze gelir güzel bir çay…

Önce objeleri tanıyalım;
Çaydanlık seti iki farklı parçadan oluşur bildiğiniz gibi. İlk parça sadece suyu taşıyacak parça,ikincisi ise çayın suyla buluşacağı üst parça yani demlik kısmıdır.

Peki iyi çay nasıl demlenir;


10 Ekim 2010 Pazar

Yeniden yaşamaya başlamadan önce


Yeniden yaşamaya başlamadan önce
Yapılacak işlerim var
Görülecek hesaplarım
Kötü kişi oldum kendimle
Kendimden özür dilemeliyim
Sırf aynı şehirde yaşıyoruz diye
Yakışır mı onca sokağın ırzına geçmek
Hem ne akla uydum da yazdım o mektubu
Hadi yazdım neyse,ne bok yemeye yolladım!
Yeniden yaşamaya başlamadan önce
İyice bir yıkanmalıyım
Bir çivit mavisinde çitilemeli günlerimi
gecelerimi
Tırnaklarımı kesmeliyim
Sokağa çıkınca ilk iş bir maden suyu içeceğim
İstanbul`da olsam İstanbul`da olsam
Çocuklu bir dostum var kalkar onun evine giderdim
Daha olmazsa Metin`i bulurdum.
Şu ağaca yalvarayım en iyisi



8 Ekim 2010 Cuma

Beklentisiz Sevmek?

Yani "Bugün telefon etmedi" demeden, "Şu an nerede acaba?" diye kendi kendinizi ...yemeden, "Yaş günümü hatırlayacak mı acaba?" diye bir beklenti içine girmeden... Sevdiniz mi hiç?

Onun, size ait olmadığını kabul edip,onu özgür yaşamı ile sevmeyi denediniz mi? Yanındaki erkek arkadaşına aldırmamayı öğrenip ama aldırmıyormuş gibi yapmadan, gerçekten aldırmadan, "Bitecekse biter , bunu ben değiştiremem, beni sevmeyi bırakmasını değiştiremeyeceğim gibi" diye düşünüp. Onu yersiz kıskançlıklara boğmaktan ve kendinizi yıpratmaktan vazgeçebildiniz mi hiç?

Hiç beklemeden çalan bir kapıda, onu karşınız da görmek ne güzeldir bilir misiniz? Beklemediğiniz bir anda hediye almak en sevdiğinizden... Ve beklemeden gelen bir "seni seviyorum" mesajının tadına varabildiniz mi hiç? Siz istediginiz için degil, o istiyor diye yapildi mi tüm bunlar?

6 Ekim 2010 Çarşamba

Gömdüm!


Öyle derinlere gömdüm ki,

Bugün seni sordular bana
Bitmişsiniz dediler?
Öyle uzak geldi ki soru
Edecek bir kelime bulamadım
Yukarı aşağı gitti başım
Sadece yukarı ve aşağı…

Mutlu musun dediler ardından
O kadar uzak geldi ki tadı
Nasıl birşey dermişcesine
Hayır,Mutsuz da değilim diyebildim
Sadece normalim…

Dün rüyamda gördüm seni

BenimDünyam


BenimDünyam 

Bu benim dünyam sizin değil
Belki tamamen yanlışım sana göre
Senin değil benim gerçeklerim
Benim doğrularım,belki senin yanlışların
Belki de benim gerçeklerim hayallerim

Benim hayal dünyam belki de senin hayallerin
Seninle değil kendimle kavgam
Bu senin değil benim kavgam
Sana saygım sonsuz

Var mı itirazınız?
201010061333(MakaradanÖte)

5 Ekim 2010 Salı

Better With You


Güsel bir dizi..

Henüz 2bölümü yayınlanmış,3.bölümü yarın çıkacak olan ve sadece 2bölüm ile beğenimi kazanmış bir komedi “Better With You”. Ikili ilişkiler üzerine kurulmuş, faklı yaşlardaki beraberlikleri anlatan bir komedi dizisi. Emekli bir babanın 2 kızı,biri evli sayılır!, diğeriyse evlenmek üzere. İlginç olan tip ise aileye yeni katılacak olan damat Casey. Casey i daha once bir kısa film de başgöstermiş olan Jake Lacey oynamakta. Ailenin küçük kız Mia’yı ise Gossip girl(Bree Buckley) ve How I met your mother da bir bölüm gördüğümüz  Joanna Garcia oynamakta. Dizinin içinde bazı güncel espriler olmasına rağmen keyifle izlettiriyor bence. Tabi henüz konuşmak için biraz erken de olabilir.

Supernatural izleyicileri bu diziyi izlerken biraz garipseyebilirler haliyle.Emekli aile babası Joel karakterini dizinin sert meleği Kurt Fuller oynamakta. Zachariah dan sonra biraz garip hakkaten.Sonuçta emekli olmuş buna da alışırız=)

Edit:  ABC online izleme fırsatı da sunmuş..Link

4 Ekim 2010 Pazartesi

Karanlık


Karanlık-(DünGecenin getirdikleri)
 
Çelişkiler,çıkmazlar,çözülmemiş,çözülememiş olanlar işte benim dünyam.


Fırsat mıdır insanın her karşısına çıkan?
Yoksa bir tuzak mı ?
Başka bir sınav mıdır yoksa sabrını sınayacak?
Nasıl bilebilir ki insan gerçeği?
Bunları düşünürken fırsat kaçar mı ?
Kurtulurmu tuzaktan adım atmayarak ?
Başarısız mı sayılır sınava hiç girmeyen?
Yerinde durmak delirtmez mi insanı bir zaman sonra?
Amaç düşünerek aşmak ise sorunları,
Durduğu yerden nasıl yapabilir ki insan?
Önce yapmalı sonra mı tartmalı yoksa?
Eğer daha öncesinde yaşadıkları(aştıkları) ise kendine güven
Kim kendine güvenebilir ki gerçekten?
Tasavvur edemediğin bir yerde,
Karanlıkta yolunu bulmaksa olay?
Kim kaybolmadan gidebilir varmak istediği yere?
Tabi elinden bir bilen tutmuyorsa?
201010041408(MakaradanÖte)

Uykusuz


Gece saat 05.12 yi göstermekte ve ben hala ayaktayım. Böyle gecelerde ne yapılır ?
Seçenekleri değerlendirelim,
Kitap okunur: bi kaç saat zaten okudum yeter..
Dizi izlenir:Haftasonu itibariyle takib ettiğim 7 dizinin de yeni bölümleri bitmiş bulunmakta..
Film izlenir:Hiç bir film sarmaz şu saatte..
Birileriyle konuşulur: Herkes uyudu kimle konuşayım?..
İnternette takılınır: Google da şansımı bile denedim sıkıldım..
Tv açılır(Umutsuzca salona gidip): haftasonu bu saatte dizi tekrarı bile yok doğru düzgün..
Sanal ortamla birşeyler paylaşılır: Şu an denemekte olduğum gibi =)
Ya bundan sonra?
Işte mesele burda başlıyor, geriye hiçbir seçenek kalmadı..
Madem sıkıntıdan kaçamıyorum bari bundan zevk alayım
Şimdi yatağıma geçip NEDEN diye sorma zamanı..
Ne için NEDEN mi ? hiç farketmez..
Hiçbirşey bulamassam “NEDEN yaşar insan” derim geceyi ihya ederim =))
Hayde iyi geceler sanal alem..

3 Ekim 2010 Pazar

Karl Olsberg-Sistem


Yakın zamanda bitirme şerefine ermiş olduğum Karl OLSBERG adlı güsel insanın türkçeye çevrilmiş(ne yazıkki) tek kitabı SİSTEM den bahsetmek istiyorum biraz. Kitabı anlamak için once yazarın geçmişini biraz bilmemiz gerekiyor bence. Doğum tarihinden bahsetmeyeceğim tabiki. Bu adamın hayatında ilginç birşeyler olmuş ondan bahsedicem.

Kendisi genç yaşında, bilinçli olarak mı bilemiyorum tabiki üniversite de işletme üzerine eğitim görmüş. Eğitimi sırasında mikro makro ekonomi ruhunu doyurmamış olmalı ki C++ falan çalışmaya başlamış kendince. Devamında öğrendiklerim boşuna gitmesin diyede bir kaç bilgisayar oyunu yazmış.. İşletme diplomasını aldıktan sonra, madem oyun yazcak kadar bu işin içine girdim, ben en iyisi Yapay Zeka(AI) üzerine doktora yapıyım demiş. Gerçekten etkileyici. Bunlarda yetmezmiş gibi 2tane şirket kurmuş eğitimi bitince, biri yazılım biri multimedia üzerineymiş..Ayrıca ekonomi danışmanlığı yaptığını da okudum bir yerde..

1 Ekim 2010 Cuma

Özel Bir Gün 01/10/2010





Onuncu ayın ilk günü.

23Eylül tarihi herkesin ilk okuldan ezbere aklındadır. Gece gündüz saatlerin eşitlendiği mübarek gün tabiki. Bahsetmiş olduğum mübarek günün üzerinden bir hafta geçmiş bulunmakta ve bugün ders arasında farkettim ki erkenden hava kararmaya başlamış. Geceler yavaştan uzamaya başladı yani. Eee?. Ee si gecelere aşık olan bir insan olarak, artık daha uzun yaşayacağım manasına geliyor. Kısacık geceleri olan yaz mevsimin de benim hayatım resmen durur. Durur dan kastım fikri hayatımdan bahsediyorum tabiki. Ne kitap okumaya, ne insanlarla münazara etmeye, ne de düşünmeye vaktim yoktur nerdeyse. Çünkü o kadar kısadır ki gece, hemen sabah oluverir.Gecenin kimsesizliğinde bulurum ben kendimi ve ancak o zaman kavgaya zamanım olur.(Kimseye birşey yaptığım yok tabi kendimle tartışmaktan bahsediyorum**). Gece kısa olduğunda ise mümkün değildir bu. Çünkü gece başlar herkes uyur,günü kurtarma hevesi bi kenara çekilir (çünkü gün bitmiştir). Sonrasında hala uyanıksa insan kendiyle başbaşa kalabilir. Ama ne yazıkki bunlar olup biterken gün doğmaya başlar ve gecenin kerameti kendi köşesine çekilir.