28 Kasım 2011 Pazartesi

Sonbahar(da yapraklar)

            Bugüne kadar sonbahar hakkında bir çok yazı, şiir,hikaye, roman,..., yazılmış. Her yazan farklı anlamlar yüklemiş sonbahara; kimi, insanın yaşlılık dönemine benzetmiş, yapraklar yer çekimine yenik düşerken ölüme yaklaştığını hissetmiş, kimi, ait olduğu dallardan kopan yaprakların rüzgarda savruluşuna hüzünlenmiş, kimi toprağa kavuşan yaprakların özüne döndüğü için sevinç duyduğunu düşünüp mutlu olmuş, kimi ise yaprakları süpüren çöpçülere sinirlenmiş, onları özünden kopardığı için. Araştırsam kaç paragraf yorum bulabilirim Allah bilir.


            Günümün çoğunun geçtiği odamın bir balkonu var ve balkon camının hemen önünde kanser tedavisi görüyormuşcasına saçları hergün yumak yumak dökülen bir ağaç. Gün boyu içtiğim 20 dal sigaranın en azından 10 tanesini onunla yüzyüze içiyorum ve sessiz sessiz bakıyoruz birbirimize günlerdir.

            Önceleri hüzünlü olduğunu düşünürdüm, zaman geçip samimiyetimiz ilerledikçe aslında pek üzülmediğini anlamaya başladım. Hala o kadar iyi tanımıyorum aslında, sorsan ne ağacı, nereli falan hala bilmem.

            Sessiz sessiz bakıştığımız gecelerden birinde, dile geldi ağaç, bana fen dersi veriyor: “kışı geçirebilmek için dökeriz biz yapraklarımızı” Düşündüm bir an, cahil sandı beni herhalde diye, bunu ilk okulda herkese öğretirler zaten. Fazla önemsemedim dediklerini, zaten başka bir şey de söylemedi, laf söyledi balkabağı derler ya aynen öyle yaklaştım söylediklerine.

            Sonraları içime ektiği bu bir cümlelik tohum yeşermeye başladı çorak beynimde ve anlatmak  istedikleri şöyleydi sanırsam;

Tohum(fide) olarak toprağa düştüğüm günden beri her sonbaharda dökerim yapraklarımı, o yapraklarla düştüğüm toprağı beslerim. Kış geldiğinde güneş arkasını döner bana, bir süre sonra yapraklarım toprağa karışır, yağmurda yağdımı üstüne güzel bir çorba olur bana ve  kavuşuruz tekrar birbirimize. Onların bana verdiği güç sayesinde ilkbaharın ilk ışıklarıyla tekrar renklenir dallarım, şenlenir dünyam. Uzun sürmez mutluluk, bilirim yakındır ayrılık ve sonbahar gelir, kışa hazırlık başlar gene..

            Ona can veren yapraklarından her sene ayrı düşüyor, onun için sararıp soluşlarını           izliyor, yalnız bir kış geçirdikten sonra gene onlara kavuşuyor. Her sene aynı olay..

            Hiç biri boşa gitmiyor tabi, hepsi ona geri dönüyor bir şekilde, insanoğluda bu kadar rahat kopabilse keşke, o çok rahat yapıyor, o kadar alışmış ki bu döngüye, bazen sonbahar gelmeden hava kapanıyor bir hafta, hemen sararıyor yaprakları..

            Daha sonra farkına varıyorum, sarı yaprakların bu kadar çok dikkatimi çekmesinin sebebi bu ağacın arkasındaki koyu yeşil fon. Hemen bir adım arkasında duruyor çam ağacı ve her mevsim canlı yapraklarıyla nispet yapıyor ona. Ancak yapraklarının özel oluşuyla dayanıyor soğuk kış aylarına. Çok özel bir ayrıcılığa sahip farkında mı acaba?

Dik duruşundan gururu anlaşılıyor aslında ama eminim onun da sıkıntıları var, her daim aynı şekilde durmak zorunda, hep dik, hep o güzel şekliyle yükselmeli gökyüzüne doğru. Kalender duruşunu bozmamalı asla, hayatının ne kadar tek düze olduğunu bile bile sıkılıp bunalmamalı bu durumdan. Monoton olmasının yanında çok yavaş onun hayatı, bahar telaşı yok, ayrılık yok, kavuşmak yok.

            Hepsinin dünyası, hepsinin telaşı farklı. Hepsi hayatta kalmaya çalışıyor ve doğuştan gelen bazı özellikleri yönelendiriyor onları. Ama biz öyle miyiz?

            Bizler de birbirimizden farklıyız, hepimizin farklı uğraşları, amaçları, hedefleri var. Bizler onlardan farklı olarak, boyun eğmek zorunda değiliz. Psikoloji, felsefe, mantık ve hepimizin bildiği bir çok bilim dalımız var. Hoştun olmadığımız, değiştirmek istediğimiz neredeyse her şeyi bilgiyle, emekle, azimle değiştirme yeteneğimiz var. Her zaman böyle mi peki? Tabi ki hayır, insan herşeyi değiştiremez, bazı şeyler öyle olmalı.

            Türk halkı olarak, bokumuza yabancılaşmadan önce doğru olan fakat yabancılaşmadan sonra genelde yanlış anlaşılan bir atasözümüz var: “düşün düşün boktur işin.”

            Özetle düşünmek iyidir ancak “kontrolsüz güç, güç değildir” bunu da unutmamak gerek.

            İki atasözü, birkaç benzetme ile yazdığım bu yazının sonunda herkese yeni yılında iyi,güzel günler yaşaması dileklerimi ilettikten sonra(2 yılbaşını da aradan çıkarmış olayım) bir kez daha görüşmek ümidiyle noktayı koyuyorum.

20111128 2054
Alt foto
           
            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder