4 Kasım 2011 Cuma

Arayış...

Arayış...

            Arama halinde olmak olarak açabiliriz herhalde bu kelimeyi. Açıp açmamak farkeder mi? her iki haliyle de derin değil mi?

            Farkındalık haliyle başlar her şey sonrasında merak uyanır insanın içinde ve ardından refakat etmeye gelir arayış, girdikleri yolda bir mola yeri olarak buluş’a denk gelirlerse ne ala. Sürekli birbirlerini beslerler. Mantıksal açıdan baktığımızda sonsuz bir döngüdür. Farkına vardıkça daha çok merak eder insan sonra daha çok ya da daha başka şeyleri aratır insana ve aradıkça bulur, buldukça daha çok şeyin farkına varır.

            Bu işin sadece mantıksal yüzü. Bir de bu mantıksal yüzün sebep olduğu psikolojik (duygusal) yüzü var. Psikolojik-mantıksal-çoğu tümdengelimsel-bir kısmı tümevarımsal-neredeyse makalemsi bir şeyler :

            Farkında olma hali insana her yönde etki edebilir. Mutlu edebilir, üzebilir, hiç bir şey hissetmemeye dönüşebilir, huzur verebilir, kimi zaman telaş duygusunu sebep olabilir, umursamazlık olarak baş gösterebilir, derin depresyona hatta varoluş sıkıntısı’na dönüşebilir, kimilerinde evrenle bir bütün olarak yaşama hali baş gösterebilir, vs vs vs... Bunlar tamamen, neyin ve ne kadar farkında olduğunuzla ilgili, belkide binlerce farklı duyguya,hale dönüşebilir.(kaç çeşit hal,duygu var bilmiyorum.)

Arayış içinde olan insanın elinde olabilecek iki tane silah vardır. Bunlardan biri hırs, diğeri ise azim’dir. Bunlar genelde insanın karakteristik özellikleridir fakat bir kişi iki silaha birden sahip olamaz. Sözlük anlamlarına baktığımızda biri “sonu gelmeyen istek, öfke”  diğeri “kesin karar” olarak karşımıza çıkar ancak kelimelerin günümüzde geldiği yer biraz farklıdır kanımca. Arayış bir yarış’a dönüştüğü zamanortaya çıkmaya başlar farkları.  Başlangıçta birbirinden ayırt edilmezler aslında, yolun sonu yaklaşıp, ulaşılması gereken noktaya çok az zaman ve çokça yapılması gereken şey kaldığında farklarını gösterirler. Hırs etraftakileri yaralar, azim ise sadece dağı deler, canlıya dokunmaz. Belki hırs daha büyük bir hevesle aratır insana ama aşk gibidir bir açıdan kör eder insanı. Hırs sıkıştığında öfkeye dönüşür, kimi zaman hırsından ağlatır insanı. Azim ise genelde güler yüzlüdür.

             Arayış hali insanı zaman zaman aradığı şeyle ilgili hayallere sürükler, bu hayaller insana heves verir, bu heves eğer azme dönüşürse daha büyük bir gazla devam eder yoluna.

            Arayış içinde olan insan bulmak’tan daha çok bulduğunu sanmak yani aldanış ile karşılaşır yolda. Bulduğunu sanan insanın yaşayacağı mutluluk gerçekten bulduğu zaman yaşayacağı mutluluğun yanından bile geçemez ancak daha bir kaçıncı kez bulduğunu sanmak durumunu yaşıyorsa insan bunun farkında olamaz. Bir çok kez aldanan insan yeniden birşey bulduğunu sandığında anlar ve onun kadar mutlu olamaz, bir birikim olduğunun farkındadır ve buluş için bir bilgi daha bulmuştur aslında.

Bazı insanlarda buldum sanma sonrasında kısa bir süreliğine heyecan belirir. Ayrıca iki insan arasında arayış’ın kesişmesi sırasında da oluşabilir. Heyecan genelde geçicidir. Belirdiği anda özel bir farkındalığa sebep olur, sonrasında heyecan aradan çekilmezse, arayış sekteye uğrayabilir.

            Arayış yolunda karşılaşılan aldanış ‘ın insan üzerinde çok kötü etkileri olabilir. Özellikle kişi henüz acaba ile tanışmadıysa, gerçekten bulduğunu sanır. Bu durum sonrasında gerçek olmayan bir gerçeklik yaşanır,  sonsuz zamanda çok ama çok kısa bir süre boyunca. Bir an gelir ki, sonsuz acı sanır o yalan gerçekliği ve farkına varır. Gerçekten bulduğunu sanmıştır, bundan sonrasında hayal kırıklığı eşlik eder o yolda ve o tadı hiç unutturmaz bir daha gitsede.

            Hayal kırıklığı yapışkandır, heves gibi değildir, gitmez öyle kolay kolay. Gitse bile arkasında hep sakladığı korku’yu bırakır da gider.

            Korku, hayal kırıklığı’ndan daha yapışkandır. Korku’nun defedilebilmesi için çok özel bir şey vardır, onun inadını kırabilecek tek bir şey. Çoğu kişi o’na doğuştan sahiptir ancak herkeste canlı değildir. Kimisinde belki az düşünmesinden-öz deyişdekinin aksine aptal demiyorum- var sayılır, kimileri kendini gazla doldurup kibriti çakacak birine ihtiyaç duyar, kimileri gerçekten kahraman ruhlu doğar, kimileri vardır ki daha ne olduğunu bile bilmezken arayış daha doğrusu farkındalık getirir çakar kibriti başkasının yerine ve yakar cesaret ateşini.

            Cesaret, korkuyu kovar ancak heves’ in kırılıverdimi hayal kırıklığına davetiye çıkarır. O yüzden onu akıllıca kullanmak gerekir.

            Hayal kırıklığı’na kimi zaman öfke eşlik eder bir süre. Öfke, buldum sanan kişinin aldanış farkınalığının sonucu oluşan acı,hüzün,üzüntünün buldum sandığı’na aktarılış biçimidir. Öfke insanın içine tırmalayan bir kediye benzer. Bazen öyle şiddetli tırmalarki içinizi, dayanılmaz bir istekle sizde incitmek istersiniz bulduğunu sandığı’nı. İnsan bu yüzden ihanet eder, isyan eder, kalp kırar. Öfke çoğu durumda geçicidir, zaten en uzun bir ömür sürebilir. Baş gösterdiği ilk zamanlarda Öfke dizginlenemez ve o kedi içinizi paramparça ederse olay bilinç dışı bir hal alır ve cinnete dönüşür. Ayrıca öfke, bir şekilde dışarı vurulamadığı durumlarda travmaya dönüşür ki bu hiçte sağlıklı bir durum değildir. Düşünerek öfkeyi pozitif enerjiye dönüştürmek her zaman mümkün olmadığından insanlar hobi gibi deşarj edici şeyler bulmuştur. Çoğu zaman yardımcıdır.

            Öfke aslında sinir’in yoldaşıdır. Öfke sinire dönüşebilir. Aslında sinir, arayış halindeki kişinin arayaşına direkt yada dolaylı yoldan  bir karşı duruş durumunda ortaya çıkar. Öfke incindiği için incitmek ister, sinir ise sadece karşı durulduruğu için. İkiside kedidir sonuçta, ikisi de tırmalar, bir şekilde yaralar insanı. Sinirde yoldaşı gibi insanı bilinç dışına götürebilir.

            Arayış’ını destekleyen her şeyi, herkesi sever insan. Mesela buldum sanmak başta arayış için destekleyici bir unsurdur ve buldum sandığı’ sever insan. Ancak sevmek fedakarlık ile beslenmelidir. Fedakarlık arayış’a karşı durduğu durumlarda üzülmek devreye girer. Üzülmek birikir ve büyürse sevmenin üzerine taşar ve farkındalık oluşur. Bu farkındalık , iki sinyali birbirine karşı yollayarak sönümler. Sönümleme sonucunda kalan üzülmek zamana yayılarak sonsuzda sıfırlanır.

            Eğer ki üzülmek sevmenin üzerine taştıktan sonra farkındalık oluşumu yerine buldum sanma sonrası hayal kırıklığı ve arayış’a karşı duruşundan ötürü sinir ortaya çıkarsa, bir öncekine benzer sönümleme gerçekleşir ancak sinir ve  hayal kırıklığı sevginin yerini nefret ile doldururlar.

Sevmek ya da nefret, hırs ile yol aldığında entrika,oyun ortaya çıkarabilir. Fakat bu durum tamamen arayış’a bağlıdır.

            Kıskançlık, iki insan arasındaki arayış’ın buldum sanma üzerinde kesişmesi sonucu yola dahil olur. Kimisinde kalıcıdır, kimisinde geçici fakat kıskançlık ile nefret birleştiğinde hasete dönüşür.

            Nefret, bazen kişiye bağlı olarak sevmek olmasa bile ortaya çıkabilir. Nedenini bilemiyorum, doğuştan gelen bir karakteristik olabilir. Aynı zamanda sadece hırs ile kıskançlık birleşerek nefret oluşturabilir.

Arayış’ın getirdiklerinden bahsettim, anlaşılıyor ki hisseden insan arayış’tadır ancak en başta dediğim gibi arayış çok derin bir kavram. Buraya aşk koyarsan aşk, arkadaş koyarsan arkadaş, iş koyarsan iş, felsefe koyarsan felsefe, psikoanaliz koyarsan psikoanaliz,metafizik koyarsan metafizik, saçma koyarsan saçma bulursun. O tamamen senin ne aradığına bağlı...

Sonuç olarak,

Arayış en kısa şekilde buluş’a gitmek için değildir. Arayış sadece arayış içindir. Yolculuk boyunca  zaman zaman bir mola yeri olarak buluş’a uğranabilir ama buluş’a varılamaz.

            “Yarış asla bitmez / her bitiş çizgisinde / yeni bir yarış başlar”

            Aslında her buluş sadece buldum sanmak’ tır ve bunun sonucunda bir aldanıştır dolayısıyla arayış sonsuza kadar devam eder. Çünkü buluş aslında sonsuz’ dan da ötededir.

            Paralel doğrular sonsuzda bile kesişmezler ya, belki de öyledir aslında.

            “Paralel mi doğru mu? / nereden bilebilir ki insanoğlu

            Belki de arayış bir ömür /  hayal kırıklığına eşittir.”

201111012312-201111020312-Herşeyden Öte-Arayış 

2 yorum:

  1. "Arayış yolunda karşılaşılan aldanış ‘ın insan üzerinde çok kötü etkileri olabilir. Özellikle kişi henüz acaba ile tanışmadıysa, gerçekten bulduğunu sanar. Bu durum sonrasında gerçek olmayan bir gerçeklik yaşanır, sonsuz zamanda çok ama çok kısa bir süre boyunca."
    biz insanlar arayış yolundayız genelimiz az ilerliyor ya da ilermemiyor.. bu yüzden acaba demenden gercekten buldugumuzu zannettiklerimizle uzun süre o yolda kalıyoruz.. yazı cok boyutlu derinlikte güzel bi yazı olmuş.. teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. takdir edilmek güzel, ben teşekkür ederim..

    YanıtlaSil