11 Nisan 2011 Pazartesi

Eskiler..

Yıllar öncesinde gecenin bir saatinde oturduğu durağı görünce farkediyor insan; ne kadar eskide kaldı o günler, ne kadar eskide kaldı o zaman ki ben, ne kadar eskidi o günlerde etrafımda olan  insanlar..

O zamanlar her gün adımladığı yollardan tekrar geçince anlıyor; ne kadar çok yol aldığını, neler yaşadığını, kimlerin hayatından gelip geçtiğini.. Bazıları aynı bu yollar gibi, yürüdükçe yoruyor sanki insanı , bazıları ise yolun sonu gibi geliyor her seferinde..

Eski yüzleri görünce farkediyor insan, hatırlıyor; ne kadar saf düşüncelerle o insanlara yaklaştığını. Zaman kirletiyor insanın düşüncelerini sanki, mahalledeki delinin üstünde hergün daha çok kir tutan o ceket gibi..

O, eskiden hergün önünden geçtiğiniz -köşesine komşuların çöplerini yığdığı- yıkık dökük, kimsenin artık ikamet etmediği barakanın önünden tekrar geçerken, alıştığınız keskin çöp kokusu geliyor burnunuza. O an anlıyorsunuz ki, kokucak çöp olmasada orda, kazınmış beyninize o anılar. Ordan geçerken burnunuz sızlasada, kokudan değil anılardan..

Zaman öyle hızlı geçiyor ki, salondaki durmuş saate baktıkça yanılsada bazen insan, eskileri hatılayınca anlıyor. Yaş-lanmak ile Yaşlanmak arasındaki farkı.. Yaşını günlerle hesaplayanları gördükçe şaşırıyor insan. Hangimiz daha yaşlı?

1 yorum: