9 Ocak 2011 Pazar

Koş Forrest Koooooş!

Koşturur durur insanoğlu. Sebebi değişir duruma göre, bazen kaçmak için koşar, bazen yetişmek için. Bazense sebepsiz, sadece koşar. İçinde ufak bir heyecan koşturur onu. Her ne sebepten olursa olsun, koştururken öyle bir an gelirki; ne yaptığını, neden koştuğunu unutuverir. O an için sadece koşar anlamsız, gereksiz, amaçsız.

Başta bir sebeple çıkmış olsada yola, o an gelince nerde olduğunu bile farkında değildir. Amacını unuttuğundan dolayı sadece koşar o an. Gitmek istediği yerdemi, olması gerektiği yoldamı farkına bile varmaz.

Dur. Koşma. Hele bir soluklan!

Neden koşuyorsun? Acelen niye? Amacın neydi? Nerden çıktın yola, nereye gidiyorsun?

O değilde asıl mesele şu, neden koşturursun ki? Sen ne kadar acele edersen et, ne kadar kaçarsan kaç vakti gelmedikçe varamazsın, yeterince kaçamazsın.


Herşeyin bir yeri bir de zamanı var. Olacağı varsa olacaktır zaten. Amaç olacağı güne hazır olmak. O gün geldiğinde yeterli olmadığın için, belgelerin eksik diye o kapıdan giremezsen ne olacak? Koşuşturmaca boşuna, nefesin yerine geldiyse bir düşün;

Neden başladın koşmaya?
Nerdesin?
Nereye gidiyorsun?
Yeterince hazırmısın buna?

(Tekrar tekrar aynı şeyleri yazsamda 150 kelime yazabiliyorum anca. Nasip,kısmet.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder