29 Nisan 2012 Pazar

Yarım saat boyunca aralıksız yağan yağmur.

            Yarım saat boyunca aralıksız yağan yağmur sebebiyle mahsur kaldığım köy pastanesinde başlıyor hikaye. Kapının önündeki tentenin altında sigaramı içerken bardaktan boşalırcasına yağmaya devam ediyor yağmur. Öyle böyle yağmak değil bu sefer, gök delinmiş sanki. Yere düşen her damla o hızla yerden zıylayıp yüzüme gözüme çarpıyor. Hiçbir yere gidememenin verdiği sinirle bir nefes daha alıyorum sigaramdan. Uzaklara dalmış gözüm görmesede, üzerimdeki tenteden gelen sesler doluya dönen yağmurun habercisi. Sanki taş atıyorlar yukarıdan, dan-dun sesler geliyor.

            Kapıyı aralıyıp dükkanın patronuna sesleniyorum. Sesim sıkkın, bunalmış. Tamam diyor ben başka bir şey demeden, atlıyoruz arabasına, bırakıyor beni gitmem gereken yere. Arabaya bindiğimizde yağmur duruyor. Ses etmiyorum tabi, 15 dakika yürümekten kurtulmuşum. Kırk beş dakika boyunca durmak bilmeyen yağmur ben çözüm bulur bulmaz duruyor.

            Odaya giriyorum, üstümü çıkarırken farkediyorum. Üşümüşüm ama nedense hissetmiyorum. Canım sıkılıyor, bir sigara daha yaktıktan sonra daha kalın birşeyler giyiyorum üzerime. Dışarıda inceden bir yağmur yağmaya başlamış gene. Islanmış olmalıyım ama bilemiyorum. Hissetmiyorum üzerimdeki nemi. Küllüğe sigaramı basarken aklıma geliyor, acıkmış olmalıyım. Yemeğe gitmek üzere çıkıyorum odadan. Ha, bir de traş olmam gerek. Aradan çıkarsam iyi olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder