18 Mayıs 2011 Çarşamba

Üslûbunuza hayranım..



Behramoğlu, Orhan Pamuk'u bilin bakalım neden azarlıyor?

Ataol Behramoğlu ihtiyaç duymuş: «Orhan Pamuk Bey şimdi nerede?» diye soruyor. (Cumhuriyet, 14 mayıs). Hayret ettim, Orhan bir yere giderken Ataol’a haber vermeden alıp başını gidiyor demek ki...


Sormakla kalsa gene iyi! Bir güzel azarlıyor ünlü romancımızı. Çünkü «Uzun süredir okuru olmadığını halde, doğrusu ben de merak etmiyor değilim» diyor. Bence haklı. Orhan da Ataol’a bir haber olsun bırakmadan, başını alıp taa Amerikalara filan gitmemeli! (Ertesi gün utanmış olacak ki, Amerika’dan «Ben buralardayım» diye sesi geldi. Marifet onu gitmeden haber vermek. Ataol veda etmesini nasıl olsa «Benden izin istedi» diye anlar ve hoşuna giderdi. Nobel kazanmak, dünya çapında şöhret sahibi olmak kolay iş değil, Orhan güzelim. Kazandıktan sonra ayağını denk almalısın!)

Ataol meraklı adamdır. Kitaplarını okumasa da, bak konuşmalarını merak ediyormuş.

Soruyor nitekim:

- «Neden uzun süredir bizi demeçlerinden mahrum bırakıyor?» diye.

- «Kendi ülkesi Türkiye’de yaşanmakta olanlar konusunda düşündüklerini (herhalde düşünüyordur, diyor; ben değil Ataol tabiî, yani geçerken haddini bildirmeyi de ihmal etmiyor)... evet, düşündüklerini neden biz sıradan ölümlülerle paylaşmıyor?»

Başka bir suali (Beni harekete geçiren de bu oldu galiba; tarifiyle bana da seslenirmiş gibi geldi):

- «Yandaşlarında, amigolarında, onu bir düşünce özgürlüğü kahramanı yapmakta, birbiriyle yarışan yakın dostlarında neden tık yok?»

Kusura bakmayın ve «Hadi canım sen de!» diye gerisini okumaktan vazgeçmeyin.

Bakın daha neler diyor Ataol.

Böylesini, bu çeşidini her zaman her yerde bulamazsınız.

Talihsizlik Ataol’un Pamuk lafı etmesinde

Şu paragrafı özetlemeye çalışayım, uzunca tutmuş biraz: «Orhan Pamuk bir yayınevimizin klasikler dizisi için büyük Rus klasiklerini yayına hazırlıyor. [Ataol yayın’a değil, bu anlamda yayım’a denir. Bunu hâlâ öğrenemedin mi? Yayım, <Kitap, gazete vb’nin basılıp dağıtılması> demek, neşir anlamında. Yayın ise <Basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete vb’nin adı.> Bunların basılıp dağıtılması gibi, <Bir şeyin radyo, televizyon aracılığıyla dinleyiciye duyurulması işi> de bu adla anılır.» Arada bilgin olsun. Kocca adam oldun ayıp kaçıyor: neşretme ile neşriyat aynı şey mi? Biri yapılan iş, diğeri elde edilen ürün, değil mi? Tekrar et bakayım neymiş! Neşretme yayım, neşriyat yani neşredilen şey de yayın. Kafana girdi mi? Yer var mıydı, diye sormayayım artık da devam edelim.]

Evet, diyor ki:

- «O yazarların dilini bilmeyen birinin Nobel ödüllü de olsa, bu işin üstesinden nasıl gelebileceği ayrı konu. (Nasıl ayrı, yayınevlerinin Rusça bilir redaktörleri mi var çocuk? Devam ediyor...) Kendisini o yazarlarla, örneğin Dostoyevski’yle eşit değerde saydığı da duyumlarım arasında» diyor. Ve sorguya başlıyor: «Acaba onun idama mahkûm olduğundan ve sonra çar tarafından affedildiğinden; Rusya’nın dışındayken sanki kafam çalışmıyor, düşünemiyorum... dediğinden de haberi var mı?»

Tolstoy’a, Çehov’a dair Ataol’un geniş bilgisini ve parlak zekâsını işaret eden başka sualler de var.

Aslında Orhan’ın ne dediğini merak da etmezmiş, zaten... Düşündüğü olsa da bunları «yine iktidardaki siyasal partinin işine yarayacak» şekilde söylermiş çünkü Orhan.

Ne denebilir senin hakkında bre Ataol?

Son cümle bir şâheser. Onu da aktarmazsam Ataol’un nasıl bir adam, ne tür zekâ sahibi ve neylesine derin bir düşünür olduğunu –benim dediklerimden çıkaramazsınız- diye endişe ederim. Bakın aynen şunu söylüyor:

- «...bu ülkeye çok yararlı olabilecek bir uluslararası ödülün Orhan Pamuk gibi birine verilmesi, ülkemiz için büyük bir kayıp olmuştur.»

Bu ağır(!) yazıdan birileri Orhan’ı haberdar etmiş olmalı. Hemen o gün (yani yazının Cumhuriyet’te yayımlandığı cumartesi günü) Amerikan PBS televizyonunda Charlie Rose’un programına çıkmış, Türkiye’de gazetecilerin tutuklanması hakkındaki, seçim retoriğinin endişe verici seviyesi konusundaki ve diğer bazı eleştirilerini dile getirmiş. Ataol gene memnun olmamıştır, zira Pamuk AKP iktidarını, bu parlak zekâlı adam ve son derece tarafsız gazete yazarını memnun edecek şekilde kötülememiş. Hatta, bazı konularda başarılı oldular bile demiş.

Böyle giderse Ataol, Orhan’ın hiç konuşmayıp susmasını da talep edebilir.

İlahi Ataol Behramoğlu! Seni tanımayanların hakkında asgarî bir fikir sahibi olabilmeleri için, özelliklerinden ne ölçüde, nasıl söz edilebileceğini ben çıkaramıyorum.

Allah’tan bilenler vardır. Artık onlara sorsunlar.

2 yorum:

  1. Ataol Behramoğlu birşeyi sorgularken Hakkı'dan izin alması gerekiyor herhalde..

    YanıtlaSil