Güneş her gün bir kez daha batıyor penceremin önünden. Ben hiç doğduğunu görmüyorum günün..
Sonradan fark ediyorum, hiç düşünmeden yerleştiğim odanın tek kanat penceresi batıya bakıyor ve ne zaman dışarı baksam ben hep sana bakıyorum İstanbul..
Bilmiyorum ne zaman geliyorum. Belki de İstanbul’dan daha uzaklarda gözüm..
Sinirlerim tepemde bu ara, “zamanla” derler ya, ben omuzlarımdaki zincirlerden kurtulacağım günü bekliyorum..
Gene kaçamak düşünceler geliyor aklıma, savıyorum daha doğrusu savmaya çalışıyorum.
Nerden baksan 5 sene oldu senle aramız açılalı İstanbul, artık düzeltelim diyorum. Bekliyorum..
Yapmıyorum, kendime verdiğim hiçbir sözü tutmuyorum bu ara, değişiyorum. Bilmiyorum gelişiyor muyum ama bir şekilde değişiyorum.
Görebildiğim tek durak var şu an bu yolda, o da sensin İstanbul..
Yolum uzun, önümdeki ilk durak sensin, geliyorum ama kalıcı değilim biliyorsun İstanbul..
Şarkılara yazdıkları “Arnavut Kaldırımlı Taş Sokaklar” burada da var İstanbul, ama inan hiç çekilmiyor ince tabanlı ayakkabılarla..
Taşı toprağı altın ya, ayaklarım su toplasa da yürürüm ben saatlerce sokaklarında..
Ne zaman bilmiyorum ama uzak kaldığımızdan daha yakında..
Her gün lanet ettiğim trafiğini bile özledim inanır mısın İstanbul, böyle bir şey olsa gerek ayrılık..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder