30 Kasım 2010 Salı

Vize.

Yarın saat 15:00 da sınavım var. Evet vizeler başladı başlayacak demek bu. Ve ben masaya çıkardığım notları henüz açmış değilim. Bu akşam ders çalışmayı düşünüyorum açıkcası. Bir kaç yıldır, geçen her iki vize döneminden birinde olduğu gibi; bu dönem az çalışarak başarılı olmayı denediğim dönem. Yazıyı yazdığım saat itibariyle, sınava 19 saat var. Bunun 8 saatini uyuyarak, 2 saatini molalarla, 2 saatini de ders içi muhabbetle, birde kafamdan consept uydurup fotoğraf çekersem 1 saat oraya gider(Bkz: ŞekilA), 4 saat kalıyor geriye. Elimde olan 4 saatin, 2 saatini çalışarak geçirebilirsem, bu dersi geçme ihtimalim olabilir oluyor. 4de4 yaparsam kesin geçerim, ama teori pratikte gerçek olmuyor ne yazık ki. Teorik bilgilerle, pratik hayatta geçerli olan kuralları birbirine karıştırmamak lazım.. 
<=ŞekilA

29 Kasım 2010 Pazartesi

Get rich or die tryin’

Başlığı ingilizce yazmak zorunda kaldım, çünkü kısaca özetliyecek şekilde türkçeye çeviremedim. Türkçeye, zengin ol yada denerken öl, zengin ol yada ölene kadar dene olarak çevirebiliriz. Amerikanlar bir şeyle uğraşırken, bir şey yapmayı denerken I’m trying kullanıyorlar ilk olarak, denemekten öte bir seviye ise Try HARD! , bunu da daha çok dene, kendini zorla olarak çevirdikten sonra, denemekte son nokta olan Die Tryin’ geliyor, ölümüne yani..

Bu cümleyi seçmemin sebebi ise;

28 Kasım 2010 Pazar

Teşekkür.

Bugüne kadar söylemem gereken, fakat söylemeye ortam bulamadığım(ki böyle bir ortam varken, nasıl bulamadıysam)bir teşekkür vardı köşede uzun zamandır. Bugün açılan bir muhabbette fırsat buldum, aklıma geldi ve söyledim. Demek zamanını bekliyormuş, bazen bir adım atmak için özel birşeyler bekleriz ya, öyle birşey sanırsam. Her iki kişi içinde özel olduğunu düşünüyorum.

Bu bloğu açma konusunda bana gaz olan, okudukça cesaret bulduğum kardeşim saydığım ünlü türk yazarımıza burdanda teşekkürlerimi iletiyorum. Yolun açık olsun, teşekkürler. Dost blog olarak paylaşmak istiyorum burada. İçimi rahatlatan bu blog da olmasa ben herhalde kafayı yerdim. Büyük bir nimet benim için. Bu işte seninde parmağın var doğal olarak. Eyvallah..

27 Kasım 2010 Cumartesi

Can YÜCEL'den

Ne yormak istedim seni.
Ne de yormak kendimi.
Çok çalıştım
Gitmeye de kalmaya da…
İkisi de aynı acı.
İkiside rezil..
Daha öncede gitmiştim
Ama böyle kalarak değil...

13.Cuma

13.Cuma hakkında faklı söylentiler vardır. Kimileri uğursuz olduğuna inanır, kimilerinin dini inancında lanetli gündür. O gün geldiğinde evden çıkmayan insanlar bile varmış. Sözde yaşadığımın imzasıdır benim için. 9. Ve 10.cumalardan kolay olduğu kesin. Neyse saçmalamıyım daha fazla. Görüşürüz gene..

Garfield Felsefesi.

Madde 1 : İnsanlar yorgun doğar, dinlenmek için yaşar.
Madde 2 : Çalışmak yorar.
Madde 3 : Gündüz dinlen ki gece rahat edesin.
Madde 4 : Yatağını kendini sevdiğin gibi sev, içinden çıkamayacağın gibi yap.
Madde 5 : Yarın yapabileceğin işi bugün yapma.
Madde 6 : Bugünün işini yarına bırakma, erteleyebileceğin kadar ertele.
Madde 7 : Dinlenen birini görünce otur ona yardım et.
Madde 8 : Oturmak mümkünse ayakta durma, yatmak mümkünse oturma.
Madde 9 : Tembellikten kimse ölmemiş.
Madde 10 : Çalışma isteği duyunca biryere otur isteğin geçmesini bekle.

GençTema.

Ben Genç Tema oldum galiba. Bugün temaya gönül vermiş arkadaşlarla kampüs içindeki ağaçlık mekanlardan birinde meşe palamudu topladık.Meşe palamudu mu? Evet ”tohumlar ağaca, ağaçlar ormana, ormanlar..” mantığıyla hareket ederek hazırlanmış bir etkinlik. Bir topladığımız palamutları yavru temalara verecekmişiz. Onlarda ekeceklermiş toprağa. Ne kadar güzel değil mi? Neyse canım sıkıldı bişeyler yazmak istedim. Bu arada etkinlik sırasında çektiğim 500Mb lık bir fotoğraf klasörü var elimde, bunları ilgili arkadaşlarla paylaşacağım, haberleşiriz artık. Onlarla uğraşırken, bir tane logo yapasım geldi. Onu da paylaşayım. Eğer beğenilirse, belkide grubun logosu değişir benim yaptığım logo olur. Aslında bunu halkoyuna sunmak istemiştim en baştan beri : ) Hadi iyi geceler.. Logo devamında..

25 Kasım 2010 Perşembe

Amatör Fotoğrafçılık.

Ev arkadaşım Nikon d60 alalı bir seneden daha fazla olmuş durumda. Makinenin sayacı 20bin fotoğrafa yaklaşmış bugünlerde. Bir kaç gün içinde makinenin başına gelmeyen kalmadı demiyeyim çünkü çok şükür hala çalışıyor. Uzun zamandır tripod alalım diye söylenip duruyorduk, sonunda geçtiğimiz hafta istanbuldan bir tane alıverdim, öğrenci işi dandik falan ama olsun. Neyse geçen gece fotoğraf makinesini tripoda taktık, aklımda birkaç fotoğraf var evde onları çekmeye çalışacağım. Işık üzerine birşeyler. 3 fotoğraf çektikten sonra pili bitti, benim de hevesim kursağımda kaldı. Neyse tripoda takılı bir halde, masanın yanına koydum makineyi. Bir saat geçmediki, masaya ayağımı koymaya çalışırken, tripodun ayar koluna ayağım dokunmasınmı. Gözlerimin önünde yerçekimine yenik düştü makine ve tam lensin üzerine kamikaze yaptı. Gözlerime yaşlar doldu. Dondum kaldım.

23 Kasım 2010 Salı

Konuşmak yada konuşmamak işte bütün mesele bu. mu?

Uzun uzun yazmaya hiç niyetim yok. Ortaokul sıralarındaki ben sessiz,sakin kendi halinde bin düşünüp bir konuşan gencecik bir çocuktu. Üniversite sıralarındaki ben ise bin düşünüp onbin konuşan gencecik bir delikanlı. Değişmeyen tek şey var. O da hala kendini anlatamıyor. Ağzıma fermuar çektim. Tıp oynuyorum bundan sonra. Bakalım ne değişecek?

22 Kasım 2010 Pazartesi

AY'ın onbeşi.

İlk halini yazıyorum direk, düzeltme, oynama yok. Nasılsa öyle, geldiği gibi. 

Bugün AY'ın on beşi
Ve neredeyse kış artık
Puslu bir perdenin arkasından
Bana bakıyor dünyanin takipçisi
Ona doğru hızlanıyor adımlarım
O kadar gizemli ki, bu güzel akşam vakti
Koşuyorum bir süre caddede

TATİL?

Sözde tatil yaptık on gün. Ben hiç dinlenmiş hissetmiyorum kendimi nedense? Yorgun olanın sadece ben olduğunuda sanmıyorum. On gün boyunca ne mi yaptım. Hemen kısaca anlatayım. Orjinal evimde üniversite hazırlık öğrencisi(kardeşim) olduğu için, evimizde internet yok, öncelikle bunu belirtmeliyim. Şu an internetten nasıl keyif aldığımı tahmin edebilirsiniz. Bloğumla arama dağlar girdi, kaçak bir internet gördüğüm anda ikişer üçer yayınladım birikmişlerimi. Bu yüzden geçmiş yazıların hepsinin altında tarih var.

Dikkat KIRILIR!

Daha tanışmamıştık bile
Küçük bir kutu verdim sana emanet
Üzerinde Dikkat Kırılır yazılı
İlk zamanlar garipsedin tabi
Bir kaç kez uyardim seni
Hayatım pahasına koru onu!

20 Kasım 2010 Cumartesi

Zaman?


Zaman her şeyin ilacıdır?

Gerçekten öylemi acaba ben de bunu çok merak ediyorum. Okuduklarım, duyduklarım, gördüklerim, tecrübelerim ne kadar bunun aksini göstersede, her insan bu yalana inanmaya meyillidir. Gerçek olduğunu kabullenmek ister herkes elbette. Çünkü hissettiklerinin, yaralarının, yaşananların etkisinin zamanla geçeceğini düşünmek rahatlatır insanı. Çözüm bulamadığında, en çaresiz olduğu anda insana yardım edebilecek tek şeydir bu; kendini kandırmak.

Konuyu sadece aşk ile sınırlandırmak istemiyorum, ama yazının çıkış noktası aşk olduğu için, burdan kısa bir hikaye yazarak anlatmaya çalışacağım hissettiklerimi.

16 Kasım 2010 Salı

Yapamıyorum?

Yapamıyorum çok yanlış bir kelime bence. Daha başlamadan kaybediyor insan bu lafı ederek. Hiç birşey kolay değil hayatta. Tek seferde başarıya ulaşan insan sayısı sayılıdır koskoca dünyada. Uğraşmalı, çalışmalı insan birşeyler yapabilmek için. Ne yapmaya çalışırsanız çalışın elbette bazı riskleri olacaktır. Her zaman kazanamazsınız bu mümkün değil.Kazandığınız zaman bile kaybettiğiniz şeyler olacaktır. Bazen kendinden birşeyler kaybeder insan, çabaladığı yolda. Bazense etrafındakileri kaybeder. Kimi zaman sadece kazanır hiç kaybetmeden. Başarmaktan öte asıl mesele bence çabalamaktır. Her zaman kazanamaz ki insan, ama başarısızlıksa ellerinde tuttuğu o kadar çaba sonucunda, elinden geleni yaptığını tereddüt etmeden söyleyebilmeli, bence budur asıl mesele.

Emre Kalcı- Sessiz Düet Silahsız Düello

Geçen gün bir avm de gezinirken, çok boş zamanım olacağını ve bunu kesinlikle boş geçirmemem gerektiği düşüncesiyle karşıma çıkan ilk kitaçıya girdim. Yeni ne var ne yok diye göz gezdirirken raflarda, gözüme bir kitap ilişti, garip başlığıyla ”...” . Sonra kitabı elime aldım ve arka kapağındaki tanıtım yazısına bakmam gerekirken, sayfalarını karıştırmaya başladım.  Bir şiir kitabıydı kendisi ve yazarın bazı düz yazı denemeleri de bulunuyordu içinde. Normal şartlarda, şiir kitabı olduğunu anladığım an kitabı yerine bırakırım. Çünkü şiir kitapları içlerinde kaybolmama izin vermezler genelde. Belki de benim sığ oluşumdan kaynaklanan birşey olabilir.  Neyse kitabı yerine koymadan önce, birşeylerin farklı olduğu hissi içimde giderek artmaya başladı ve tanıtım yazısını okumaya karar verdim. Ardından ilk bir kaç sayfayı tabi. Sonrasında kitap elime yapıştı resmen.

Daha iyi | iyi olmak?

Biliyorum, daha iyisini bulamazsın. Çünkü ben hiç birşey yapmam. İşim gücüm kendimle. Belkide dünyadaki en bencil insanım. Hep kendimle uğraşırım. Bir yanımı sevmezsem eğer, o yanımı öldürürüm. Bana kötüydü, demeyin, çünkü en iyisini yapmaya çalışırım. Ben aslında hiç birşey yapmam, ama yaptım mı elimden geleni değil, daha fazlasını yaparım. Eğer yanlışsam yanlışı yaşar, önce yanlışımı öldürürüm. 

Nefret! | Kaçak.

Kaçak insanlardan nefret ediyorum.
En başta gerçeklerden kaçanlardan,
Sevmekten kaçanlardan, tabi sevilmekten kaçanlardan,
İşten kaçanlardan, kendinden kaçanlardan,

12 Kasım 2010 Cuma

Bug?

Sitenin üzerinde ilk günden beri kullandığım blogger'ın kendi temasının, google chrome da hata verdiğinin farkına vardım. Mozilla firefoxda da zaman zaman Arşiv ve sıralama hataları veren Blogger beni baya bir şaşırtmış durumda. Ne yapabileceğimle ilgili baya arştırma yaptım dün gece. Bu tema benim ilk göz ağrım değiştirmek istemiyorum açıkçası, eğer hatayı düzeltebilmeme yardımcı olabilecekler varsa benimle iletişime geçmeleri beni çok mutlu eder. Eğer bir çözüm bulamassam içime sinen bir tema oluşturana kadar, klasik stillerden birine geçiş yapacağım. Chrome da gerçekten rezil gözüküyor site içeriği.

BOK.

Söze ne hacet. Adamlar felsefeyi oturtmuşlar. Sıkılmadan izledim.
Video'ya rastladığım facebook linki.
Orçin Uzun'a tebriklerimi iletiyorum. Frekanslarımız tutuyor gibi.
Başarılarının devamını dilerim ayrıca=)
Videoyu yazının devamında izleyebilirsiniz.

11 Kasım 2010 Perşembe

Shakira.


Rüyamda Shakira’ı gördüm.Unutmadan yazmak istiyorum hemen. Annem falanda vardı. Bizim eve misafir olarak kalmaya gelmiş. Hoş gelmiş. İngilizce muhabbet etme fırsatımız oldu, çok güzel ingilizce konuşuyordum. Eski sevgilisi ile ilgili sorunları varmış, baya dertliydi anlayacağınız. Çok ince düşünen bir insan kendisi, birkaç saniyelik rüyada tanıyabildiğim kadarıyla. Kelimelerin altından paragraflık anlamlar çıkaran bir insan, bunu yaparken bile tatlıydı, depresif hal bile yakışmıştı yani. O kadar konuştuktuktan sonra, uykusu geldi tabi, ben de misafir odamıza kadar eşlik ettim kendisine. Evet rüyamda bir misafir odamız vardı, normalde yok. Üstünü bile değişmeden uzandı yatağa, hemen uyuyakaldı. Bir ara odanın önünden geçerken aralık kapıdan baktım, aramızda kalsın bu, çok tatlı uyuyordu. Neyse dedim allah sahibine bağışlasın, iç geçirip devam ettim yoluma. Ben de yoğun bir insandım tabi işim gücüm vardı. Hepimiz mesajı aldık. Ben de biliyorum en başından beri, anca rüyamda görürüm:)

9 Kasım 2010 Salı

Hiçlik Makamı.

Bunu ben demiyorum. Nasreddin Hoca hikayelerinden;
 
 Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”

Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş:

 “Sen kimsin?”

Hüseyin Amca ile Röportaj.

             Bir kaç gündür Faruk ve Hüseyin amca için yazılanlara son nokta olarak, elime ulaşan Hüseyin amca röportajını da sizlerle paylaşıyorum. E-posta kutumda gördüğümde heycanlanmadım değil. Röportajı hazırlayan Writer kod adlı arkadaşa teşekkürlerimi iletiyorum. Hikayenin öncesiyle ilgili daha fazla link vermeyeceğim, bloğun heryerinde linkler dolu zaten. Bu hikayede nedir diyenler için, bir kaç gün eskilere gitmek yönlendirici olacaktır. 

Faruk’un olayı hazmedemesinden dolayı başvurduğu intikam oyunlarına Hüseyin amcanın ünlü magazin dergisi neyşınıl caoğrafike verdiği röportaj:

8 Kasım 2010 Pazartesi

Diksiyon.


4 Kasım Perşembe günümü Diksiyon,Benden Dili,Yaratıcı Drama üzerine hazırlanmış bir seminerde geçirdim. Üniversite yıllarının ilk senesinden doymuştum bu tür seminerlere, en azından gidene kadar ben öyle olduğunu düşünüyordum. Ben bu tür eğitimlerde çok bunalır, sıkılırım ve daha program yarılanmadan programı terkederim. Fakar bu sefer ki öyle olmadı açıkcası.

Faruk'un intikamı-2

Hikayenin gelmiş olduğu nokta şu anda gözlerimi yaşartmakta. Etkileyici bir kurgu olmuş. Tebrikler dostum. Hüseyin amcayla yapılan bir röportaj söz konusuymuş, elime ulaşır ulaşmaz onu da sizlerle paylaşacağım.

 Eğlencelik hikayenin 2ci kısmı için Link

7 Kasım 2010 Pazar

Faruk'un intikamı

Paylaştığım(Ne dersen Haklısın) Faruk-Hüseyin amca hikayesinden sonra ayrıntılara aşık dostum tarafından Eğlencelik bir devam versiyonu yazılmış. Bu iş yazı dizisine dönüşecek gibi gözüküyor. Şimdiden bu hikayeyi ileriye götürmeye çalışan, yazmaya niyetli birkaç arkadaşım daha var. Hadi bakalım neler olacak.
İşin içinde benim parmaklarımın bulunmadığı devam için: Link

Şeytan?

5 sezondur Supernatural takip eden biri olarak şeytanı melek mertebesinden ve sadece isyankar olmasıyla cennetten dışlanan bir varlık olarak düşünüyordum. Geçtiğimiz saatlerde Şeytan ne ki? üzerine yaptığımız tartışma bizi bu konuda araştırmaya itti. Bu konuda bir çok görüş var, bizim bilim-kurgu filmlerinden öğretilen ise, hristiyanlık ve daha eski dinlerden derlenen bilgiler. Bir de islam dininin bu konuda dedikleri var tabi, ama biz bunları hiç bir yerde göremiyoruz. Bir kaç türk deneme korku filmi yapıldı ama maalesef öğretici ve etkili şeyler olmadı. Şeytan nedir? Kurandan derlenmiiş olan bir makaleye rastladık internette, merak edenler bi kaç paragrafına göz atabilirler. Çok geniş bir anlatım var. İlk sayfa merakınızı giderecektir.
Şeytan nedir? Link.

6 Kasım 2010 Cumartesi

Ne dersen Haklısın!

Geçen gün kadim dostum ve azizimle otururken kısa bir hikaye çıkıverdi ortaya onu paylaşmak istiyorum. Bu hikaye yılların sigara içicisi, sigara zammından mağdur genç faruk ile aylardır hergün bir servet ödeyerek zengin ettiği bakkal Hüseyin amca arasında geçmekte.

Dialog, yapılan sigara zammının yürürlüğe girdiği günün öğle saatlerinde gerçekleşiyor.

-Selamunaleykum Hüseyin amca.
+Aleykümselam evladım.
-Nasılsın? Ne var ne yok?
+Bildiğin gibi işte,ne olsun çalışıyoruz.

5 Kasım 2010 Cuma

Marjinal?


Dün yaşıyorum derken aklımda binlerce kelime vardı yazmayı düşündüğüm, ancak geçenlerde bahsettiğim gibi hangi plan tam anlamıyla tutarlı olabiliyor ki? Şu an bahsetmek istediğim birkaç şey var o kadar, çünkü bu sabah uyandığımda akşama yazarım dediğim konular hakkında yazabilecek durumda değilim şu an. Marjinal olmaktan bahsetmek istiyorum biraz. Marjinal olmak nedir, marjinal nasıl olunur?

Marjinal nedir? Öncelikle biraz bundan bahsedeyim. Marjinal matematikte değişken olabilen anlamında kullanılan bir fransızca kelimedir. Dilimizde tam karşılığı olmasada biz değişik olarak da nitelendirebiliriz aslında. Kelimeyi mecazi olarak araştırdığımızda ise, toplumda görüş ve yaşayış biçimiyle uçlarda bulunan, çizgi dışı, aykırı kimse olarak karşımıza çıkmakta. 

Peki marjinal nasıl olunur?

Yaşıyorum.

Uzun zamandır yazmadığım için öldüm zannetmeyin. Anlatacak çok şey var. İlk boş zamanımda döküleceğim. Bir haftadır  geceleri 6 saatten fazla uyuyamadığım için yazmaya halim yok şuan, 12-14 saatlik bir uykudan uyandığımda, ellerim klavyeye koşacak. Şimdilik iyi geceler.